06 Şubat 2024

İSTEYİNCE HER ŞEY MÜMKÜN: VEGAN KASAP LİMONİTA

    Çok iyi hatırlıyorum, bu yaz arkadaşlarımla bir parkta oturmuş piknik yapıyorduk. Ve sohbet esnasında bir anda arkadaşım okuldaki vegan arkadaşından bahsetmeye başladı. İşte, “Onunla dışarı çıktığımızda doğru düzgün yiyecek bir şey bulamıyoruz. Bu yüzden onunlayken fazla yemek yiyemiyorum.” tarzında şeyler söylemişti. Ben de et yiyenlerin savunucusu rolüne bürünüp, “Nasıl böyle bir şey olur? Vejetaryenliği anladım da veganlık da neymiş? Günümüzde bir trend başlatmışlar adına da veganlık demişler!” gibisinden cümleler kurmuştum. Evet... Yaklaşık 4 ay önce, henüz veganlığın ne demek olduğunu bile bilmeden, cahilliğimle bu tarz şeyler söylemiştim. Ve şu anda bu söylediklerimden her ne kadar pişman olsam da zamanı geriye alamam.

   Eskiden veganlığın sadece et yemekten kaçınmak olduğunu düşünürdüm ve benim gibi (daha doğrusu eski ben gibi) düşünen insanların sayısı çok fazla. Halbuki vegan olmak sadece bundan ibaret olan bir şey değil. İşin arka planına baktığımızda veganlığın birtakım ilkelere sahip olan bir yaşam biçimi olduğunu görüyoruz. Ve işte tam da bu ilkeler doğrultusunda veganlar hayvan sömürüsüne, “katliamına”, hayvanların yaşam haklarının ihlal edilmesine ve daha pek çoğuna karşı seslerini çıkarıp tepkilerini ortaya koyuyorlar. Pek çok insanın yapamadığı bir şey bu. Günümüzde hayvanların yaşam koşullarının kötülüğüne ve işkence edilerek kesilmesine duyarlı olan insanların sayısı epey artmakta ise de veganların aksine, söz konusu hayvanların etinden, sütünden, yumurtasından veya kürkünden vazgeçmek olduğunda bir anda sesleri duyulmaz oluyor. Hiçbir şey yokmuş gibi üç maymunu oynamaya başlayıveriyorlar birdenbire. Sessizlik, bir anda onları koruyan sığınakları haline geliyor ve “... [onları] suçluluk duygusundan ve aynı zamanda hayvan sömürüsünün sebep olduğu devasa ahlaki sorunlar karşısında güçsüz hissetme[kten] koru[yor].” (Giroux ve Larue, 2021, s.19)

   Vegan Kasap Limonita ise bana göre veganlığa açıklık getirmesi bakımından çok kıymetli bir noktada duruyor. İnsanların sadece bitkisel ürünler tüketerek yaşamlarını idame ettirebilecekleri günümüzde bilinen bir gerçek. Yani illaki canlı olan hayvanları, onların yaşam haklarını ihlal ederek ve onları feci şekillerde öldürerek “karnımızı doyurmamız” gerekmiyor. İşte insanlara bunu açıklama konusunda Vegan Kasap Limonita önemli bir kaynak rolünü üstleniyor. Ürünlerinin neredeyse tamamını kendisi üreten ve ürün yelpazesinde, sadece bitkisel malzemelerden yapılan et çeşitlerine de yer veren Vegan Kasap Limonita, aslında etsiz bir yaşamın mümkün olduğunu ve insanların sandığı gibi vegan olmanın çok da zor olmadığını bize kanıtlıyor. Tabii sadece bu da değil, bence aynı zamanda et yiyen insanlara da kendisini sorgulatan bir konumda bulunuyor. Çünkü, “Biz sadece vejetaryenlere ve veganlara özel hizmet veren bir dükkanız.” tarzı bir söylemdense et yiyenleri de kucaklayan, onları yeni tatlar keşfetmeye teşvik eden bir söylem kullanıyor. Açıkçası ben blog yazım için Vegan Kasap Limonita’yı araştırırken internet mağazasına baktığımda hem veganlar için hem de vegan olmasalar bile bu beslenme tarzını merak edenler için kapsamlı bir ürün yelpazesi olduğunu gördüm. Aslında bu bir bakıma, vegan olmak isteyip de et, peynir vb. yiyecekleri tüketmekten bir türlü vazgeçemeyen insanlara, içeriğinin sadece hayvansal olmaması bakımından farklılaşmasıyla, vegan olunca da bu ürünleri tüketebileceklerini onlara söylüyor. Ve belki de hayvanlara yapılan bu zulümden etkilenen ancak onların etini yemekten de vazgeçemeyen insanlara ilham kaynağı oluyor.

   Veganlar bize hayvansal herhangi bir ürün tüketmeden de yaşayabileceğimizi gösteren canlı kanıtlar olarak duruyorlar. Ve onları temsilen Vegan Kasap Limonita, bitkisel malzemelerden ürettiği et ürünleriyle de bunu destekleyen bir noktada duruyor. O zaman burada şu soru aklımıza geliyor: “Madem biz hayvan eti yemeden de yaşayabiliyoruz. O zaman neden bazılarımız hala et yemeye devam ediyor? Et yemek doğuştan gelen bir şey mi, yoksa bize öğretilen ve sonrasında alışkanlık haline gelen bir davranış mı? Şöyle bir dönüp geniş perspektiften baktığımızda aslında “Etle ilgili damak tadının insan için doğal olmadığının kanıtlarından biri, çocukların bu türden gıdaya ilgisizliğidir.” (Rousseau’dan akt. Ryan, 2019, s. 206) Eğer biz çocukken et yemeye karşı ilgisizsek o zaman ete ilgi duymaya yönlendirilmiş olduğumuz sonucu çıkıyor. Neticede bizi et yemeye yönlendirenin, “...etle ilgili yaygın damak tadına [sahip olmamıza] yol açan [şeyin ise] kültürel beklentiler” (Ryan, 2019, s. 206) olduğunu anlıyoruz.

   Artık et yemeyi öğrendiğimizin ve bunun kültürel beklentilerden kaynaklandığının farkındayız. Ama iş et yemekten vazgeçme noktasına geldiğinde hala birçoğumuz duraksıyoruz. Bunun nedeni ise “...et[in] birçok insana lezzetli gel[mesinden] duyulan haz ve etyemez bir beslenme rejimine geçip bunu sürdürmek bir parça çaba gerektirdiği için rahatlık[tır].” (Degrazia, 2006, s. 114) İşte bu noktada Vegan Kasap Limonita, hayvanların yaşam hakkını hiçbir şekilde ihlal etmeden, adeta bu dünyada isteyince her şeyin mümkün olduğunu bizlere kanıtlamak istercesine, içeriğinde sadece bitkisel ürünler bulunan et ürünleriyle insanlara alternatif bir yol sunuyor. Bizlere hayvanlar olmadan da et yiyebileceğimizi gösteriyor.

   Vegan Kasap Limonita ile ilgili ilgimi çeken bir başka şey ise ismi oldu. Bilindiği üzere kasaplık, vegan düşüncesine aykırıdır. Her şeyin ötesinde ürünlerinde hiçbir hayvansal kaynak kullanılmayan bir mekan, neden isminde kasap kelimesini bulundurur, diye de düşünmüyor değil insan. Tamamen bitkisel ürünler satan bir işletmenin, ismiyle bile insanları düşündürerek onlara farklı bir bakış açısı kazandırması çok manidar geldi bana. Çünkü insan bu ismin üzerine düşününce fark ediyor, yapılan “kelime oyunundaki” ironiyi  ve Vegan Kasap Limonita isminin ardındaki mesajı: “Evet, biz hiçbir hayvansal kaynak kullanmıyoruz ama biz de et üretiyoruz. İsteyince her şey mümkün! ”

Kaynakça

Degrazia, D. (2006). Hayvan Hakları. Ankara: Dost .

Giroux, V.- Larue, R. (2021). Veganizm. İstanbul: İletişim .

Ryan, D. (2019). Hayvan Kuramı Eleştirel Bir Giriş . İstanbul: İletişim.

 

04 Ocak 2024

Yeni Yaşamı Birlikte Kurmak: Değişen Pratikler ve Düşünsel Eşikler


Üç sene önce sokaktan bulduğum, evimize “neşe katsın” diye getirdiğim kedilerle şimdilerde ortak bir evi, bir hayatı paylaşmanın ne demek olduğu üzerine düşünmeye başladım. Evimdeki hayvanlardan başlayarak sokaklara giden bir düşünsel süreçten bahsediyorum aslında. Bu süreç size vicdani gözükebilir ama beni düşünmeye iten şeyin kendisi bu oldu.


Sosyal medyada gezinirken ya da metroda yolculuk yaparken gözümüzün takıldığı ekranlarda kedilere hepimiz aşinayız. “Oyuncaklaştırılmış” kediler, zararsız ve bizi eğlendiren bir noktada duruyorlar sanki. Hayvanlar genellikle etrafımızdaki dünyayı renklendiren, bizlere sevinç ve eğlence katan varlıklar olarak kabul edilirler. Ancak, onların varoluşları sadece bizim eğlencemiz için mi var, yoksa ortada göz ardı ettiğimiz bir yaşam pratiği ve gerçekliği mi var?


Birçok hayvan türü, insanlar için eğlence kaynağı olmanın ötesinde bir yaşam pratiği içinde var olur. Onların yaşamları, kendi iç dünyaları ve ihtiyaçlarıyla doludur. Bu gerçeklikleri, onları sadece eğlencemiz için bir araç olarak görmek yerine, kendi hakları ve yaşamları olduğunu anlamamızı gerektirir. Bu gerçeği göz ardı ettiğimiz zaman; hayvanlar için “ideal” bir davranış biçimi yaratma, bu ideal biçime uymayanları da ötekileştirdiğimiz bir denkleme yol açıyor.


Ben kedileri ilk eve aldığım zamanlarda çok eğlenceli vakitler geçirdiğimizi hatırlıyorum. Fakat ilerleyen zamanlarda bu hayvanların kendi yaşam pratikleri olduğu, bu pratiklerin “insanlaştırılmış” olmadıklarını anlamam bir sürecin sonucu oluştu. Başka bir deyişle, insanlaştırılmış yaşam pratikleri, hayvanların doğal davranışlarını değiştiren veya engelleyen durumları ifade ediyor. Bu, hayvanları insanın beklentileri ve yaşam tarzına uydurma anlamına gelebiliyor.


Bir başka anlama/anlamlandırma aşamasına da yakın zamanda geçtim. Aile evimde bulunan kedilerimi (Kastamonu), İstanbul’a getirmeye karar verdik. Bu karar da aşamalı olarak gerçekleşti. İlk başta Küçük Kafa sonrasında Beyaz geldi. İsimlere takılmadan hikayeme devam edecek olursam, kedilerin eve geldikten sonra hareketlerinde anlamlandıramadığımız değişiklikler yaşandığını gözlemledik. İki kardeş birbirlerine tanıyamıyorlar ve sürekli kavga ediyorlardı. Anlattığımız herkes hayvanların böyle bir farkındalıklarının olmadığını, kedileri vefasız olmakla suçlarken zaman ve mekan kavramını ne kadar görmezden geldiklerini şimdilerde fark ediyorum.


Bir kediyi uzun zamandır yaşadığı yerden ayırıp başka bir ortama getirdiğimizde, kedinin yaşadığı psikolojik değişimi “vefasız, nankörlük vs.” diyerek adlandırmak yapılan en acımasız eleştiri olmuştur kuşkusuz. Ayrılık süreçlerinin 6. Ayını tamamlayan kedilerimin durumlarında bir değişme olmadı ama benim bakış açımda kesinlikle bir değişim oldu. Sürekli apartmana girdiği için yaşadığı ortamdan alınıp Kadıköy/Moda’ya bırakılan “Kesik Kuyruk” bakış açımın değişmesinde çok etkili oldu. Aslında bu örnekleri günlük hayatımızda defalarca yaşarken bir bilinç oluşturamamış olmamız, hayvanlar üzerindeki düşünsel gerçekliğimizin kısıtlılığı ile alakalı bir durum. Bu engelleri aştığımız zaman, birlikte yaşamanın ne demek olduğunu anlayacağımızı düşünüyorum.


Beyaz ve Küçük Kafa




03 Ocak 2024

Donna ile Yoldaş Türler

 


Dönemin son dersinde konuk hocamız Donna ile yoldaş türler etiğini tartıştık. 

29 Kasım 2023

 

GÜZEL VE HAYVAN


Edebiyat, sinema ve medya da hayvan temsillerinin kendisi bir politika olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle de çizgi filmlerde ve fabl hikayelerde kullanılan ana karakterin örneğin Tilki'nin, Aslan'ın ya da bir Panda’nın hikayesinin kendi biricik yaşamı etrafında dönmediğini veya ana karakterin hikayesinin belirli şekil ve kalıplar ile bir araya geldiğini görmekteyiz. Hayvanlar genel de ana hikâyenin etrafında aktığı ya da kendisi olarak hikâyede karşımıza çıkmamaktadırlar. Yabanlığı ile vahşiliği ile tasarlanan kalıplaşmış karakterler olarak ya da en iyi arkadaşım kedi, köpek gibi temsil edilmektedirler. Her ne kadar ana rolde kedi, köpek veya aslan gibi görüyor olsak da anlatım tercihlerinde köpekliğin, kediliğin değil insan olanın hikayesi anlatılmaktadır. 


İnsan olmayan Hayvana ve insana ait özelliklerin bir vücutta melezlenerek anlatılmasını aktaran 1946 Fransa yapımı romantik fantezi filmi Güzel ve Hayvan (Beauty and the Beast) örneği üzerinden temsil ilişkisindeki silme ve görünmezliğe odaklanmak istiyorum. Film Jeanne- Marie Leprince de Beaumont’un güzel, genç bir kız ile canavara dönüşmüş bir prensi konu alan masalına dayanmaktadır. 


Film de Canavar karakteri birçok hayvan uzuvlarının ve insanın fiziksel özellikleri ile harmanlanmış bir görünüşü sergilemektedir.  Görünüşte kullanılan boynuzlar, aslanın kafa şeklini betimleyen yüz hat şekilleri, tüm vücudu saran yoğun tüyler ile sadece hayvana ait genel- geçer fiziksel özellikler karakterde vücut bulmaktadır.  



Türkiye de ise ilk 1991 yapımında Güzel ve Çirkin adı ile gösterime sunulmuştur.  Çirkin karakteri, 1991 de yayınlanan Hayvan karakterinden farklı olarak filmde betimlenen karakter görüntüsü bu defa hayvan türlerinden ‘Aslan’ ile daha çok ortak fiziksel görünüş ile karşımıza çıkmaktadır. Filmi izlediğimizde ‘Canavar veya Çirkin’ olarak adlandırılan yaratığa dönüştürülen insan, sadece görünüş olarak ‘insan ’değildir. Dolayısıyla hikâyede insan olanın yaşadığı deneyim ve olay örgüsünü daha iyi resmetmek ve anlatmak için hayvana ait özellikler araç sallaştırılmıştır. Anlatısal olarak arka planda olan ama görsellerde ön plan da olan hayvan, sembol olarak işlevde bulunmaktadır. Halit Ziya Uşaklıgil’in ‘Zerrin’in Hikayesi’ metnindeki olay örgüsünde olduğu gibi hayvan mecaza ve sembole indirgenmektedir. Zerrin’in Hikayesindeki metinde geçen bütün bir hikâye kediyi anlatmaktadır fakat kedinin aracılığı ile anlatısal olarak parça da ‘Kadın’a ’vurgu yapılmaktadır. Hayvan orada bir alegori bir mecaz olarak karşımıza çıkmaktadır. Çoğu zaman da insan üzerinden anlatılan bir hikâyenin risk oluşturmasından dolayı hayvan sembolleri ile de metinler anlatılabilmektedir. Bir metnin, bir filmin ne anlatıldığından çok nasıl anlatıldığı önem kazanmaktadır. 

 KAYNAKÇA: 

·       Halid Ziya Uşaklıgil ([1935]2021). ‘Zerrin’in Hikayesi’. Geçmiş Zaman Kedileri: Türk Edebiyatından Kedi Metinleri (1870-1950), Fatih Altuğ (der.). İstanbul: Turkuvaz. 

 

15 Kasım 2023

SOS371 HAYVANLAR VE TOPLUM 2023-2024 DERS PROGRAMI

 

                                                    *Miss Lucy & Dodo, Travis Louie, 2020.

SOS371 HAYVANLAR VE TOPLUM
HAFTALIK DERS AKIŞI
GÜZ 2023

Doç. Dr. Özlem Güçlü ozlem.guclu@msgsu.edu.tr


1. 04 Ekim: Ders Bilgileri, Yükümlülükleri ve Dersin Amacı

2. 11 Ekim: Hayvanlar, İnsan Merkezlilik ve Sosyolojik Düşünce

  • David George Haskell (2020). ‘Ağaç Tepeleri’ ve ‘İzlemek’, Saklı Orman Bir Biyoloğun Doğa Güncesi, İstanbul: Ekofil, 300-303; 304-308.

  • Jonathan Balcombe (2020). ‘Önsöz’ ve ‘Acı, Bilinç ve Farkındalık’, Balıkların Bildikleriİstanbul: Metis, 11-16; 85-100.

  • Sezai Ozan Zeybek & Hilal Alkan (2021). ‘Meyve Sineği ile %61’, Salgın Sonrası İçin Ekolojik Manifestolar. İstanbul: MAD, 96-101.

  • Ekrem Işın (2016). ‘Dört Ayaklı Belediye: İstanbul’un Sokak Köpekleri’, Dört Ayaklı Belediye: İstanbul’un Sokak Köpekleri. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, 8-21.

    İnceleme:

  • Peter Singer (2005). ‘Hayvan Özgürleşmesinin 30.Yılı’, Birikimhttps://birikimdergisi.com/dergiler/birikim/1/sayi-195-temmuz- 2005/2379/hayvan-ozgurlesmesinin-30-yili/5909

  • Burak Özgüner (2019). ‘Belleksizleşirken Hayvanlar’, KaosGLhttps://kaosgl.org/haber/burak-ozguner-in-anisina-belleksizlesirken-hayvanlar

  • Berfin Melikoğlu (2009). ‘Türkiye’de kurulan ilk hayvanları koruma derneğinin tarihsel gelişimi’. Veteriner Hekimler Derneği Dergisi, 80:1, 37-44.

    İzleme:

    • Hayırsızada [Chienne d’histoire] (Yön. Serge Avedikian, 2010) https://shortsbay.com/film/chienne-dhistoire


    3. 18 Ekim: Sosyal ve Beşeri Bilimlerin ‘Hayvan Dönemeci’

• Eylül T. Alnıaçık Özyer (2021). ‘Toplumu Yeniden Düşünmek: Hayvanların Sosyolojideki Konumu’, Akademia Doğa ve İnsan Bilimleri Dergisi, 7(1): 163- 182.

• Cary Wolfe ([2009] 2021). ‘İnsan, Her Şey Hep İnsan: Beşeri Bilimler ve “Hayvan Çalışmaları”, KÜN Edebiyat ve Kültür Araştırmaları Dergisi, 1(1): 58-73.

İnceleme:

  • Jacques Derrida (2015). ‘Hayvanlara Karşı Suç’, e-skophttps://www.e-skop.com/skopbulten/pasajlar-hayvanlara-karsi-suc/2623

  • Giorgio Agamben (2019). ‘Başka Hayvanlarla Konuşmak’, e-skophttps://www.e-skop.com/skopbulten/pasajlar-baska-hayvanlarla- konusmak/5236


    4. 25 Ekim: Araştırma Nesnesinden Birlikte-Araştırmaya, Metodu Yeniden Düşünmek I

  • Philippe Descola (2013). ‘Süreklilik Figürleri’, Doğa ve Kültürün Ötesinde, İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları, 9-33.

  • Ezgi Burgan (2017). ‘Çoklu Türler Etnografisi: Yüz Yüze Bir Araştırma İmkânı Üzerine Düşünceler’, Moment Dergi, 4(1): 115-134.

  • Semra Özlem Dişli (2022). ‘Birlikte-Yaşama: Ankara’da Kediler ve İnsanlar Üzerine Çoktürlü Etnografi’, DTCF Dergisi, 62:2, 1657-1690.


    5. 01 KasımAraştırma Nesnesinden Birlikte-Araştırmaya, Metodu Yeniden Düşünmek II, Konuk: Eylül T. Alnıaçık Özyer

  • Eylül T. Alnıaçık Özyer. (2022). ‘Şaki’nin Öğrettikleri: Anlamlar, Sınırlar, Dünyalar’, İstanbul: Tellekt.

  • Jacop Johann von Uexküll. (2023). ‘Giriş’, ‘Çevreleyen Dünya Mekanları’ ve ‘Farklı Çevreleyen-Dünyalarda Nesneye Dönüşen Özne’, Hayvan ve İnsan Dünyalarında Keşif Gezileri. İstanbul: Norgunk, 13-22; 23-38; 111-116.


    6. 08 Kasım: Edebiyat, Hayvan Yaşamı ve Dünyalar Kurmak, Konuk: Ezgi Hamzaçebi

  • Bilge Karasu ([1979]2012) . ‘Korkusuz Kirpiye Övgü’. Göçmüş Kediler Bahçesi. İstanbul: Metis.

  • Halid Ziya Uşaklıgil ([1935]2021). ‘Zerrin’in Hikayesi’. Geçmiş Zaman Kedileri: Türk Edebiyatından Kedi Metinleri (1870-1950), Fatih Altuğ (der.). İstanbul: Turkuvaz.

  • Ezgi Hamzaçebi (2020). ‘Hayatın Gailesi, Edebiyatın Mucizesi’. Ecinniler, 3.

  • Fatma Aykanat (2017). ‘Antroposen Çağının Öykü Anlatıcıları: Sanat ve

    Edebiyat’. Şarki, 2, 44-57.

    İnceleme:

  • Ezgi Hamzaçebi (2016). ‘Yere Bakan Dualar’da Yaralı Bedenlerin Dili’. Monograf, 6, 178-215.

  • Merve Şen, Ezgi Hamzaçebi & Sezen Kutup (2019). ‘Ekolojik-Etik Karşılaşmalar’, Cogito, 95-96, 241-253.

    7. 15 KasımVize Sınavı (Tarih değişebilir) 

    8. 22 KasımSanatlar ve Hayvan Yaşamı

  • Özlem Güçlü (2021). ‘Bu Filmde Hiçbir Hayvan Zarar Görmemiştir: Son Dönem Türkiye Sinemasında Hayvanlara Kötü Muamele Üzerine Bir Tartışma’, İnsan, Hayvan ve Ötesi: Türkiye’de Hayvan ÇalışmalarıK.Özdoğan, M.F.Tatari, A.Bilgin (der.), İstanbul: Kolektif Kitap, 93-116.

  • Zeynep Özkazanç (2022). ‘Gerilimsiz Durumunda Bedensellik: Feminist. Sanat Pratiğinde İnsan-Hayvan İkiliği Ötesinde Temsil Olanakları’, Teorik Bakış: Dünyayı Paylaşanlar, 15, 283-304.

    İnceleme:

• Burak Özgüner (2017). ‘Bienalde Hayvan Hakları: Sanatta Her Şey Mübah mı?’, bianet.

https://m.bianet.org/biamag/sanat/191173-bienalde-hayvan-haklari-sanatta- her-sey-mubah-mi


9. 29 KasımHayvanat Bahçeleri, Eğlence Sektörü ve Hayvan Yaşamı

  • Derya Acuner (2020). ‘Kafesin İki Tarafı: Atatürk Orman Çiftliği Hayvanat Bahçesi’nin Hafızası’, Şehir ve Hayvan, A. Alkan (der.), İstanbul: Patika, 147- 197.

  • Rumeysa Çavuş (2022). Aslan Cecil’i Nasıl Öldürdüm: Bir Big-Game Hunter’ın İtirafları’Teorik Bakış: Dünyayı Paylaşanlar, 15: 249-262.

    İnceleme:

  • Mehmet Sakınç & Orhan Küçüker (2023). ‘İlk Canlı Hayvan Koleksiyonları: Aslanhaneler’, Çekiç, Mercek ve Yelkovankuşları: Türkiye Doğa Bilimleri Tarihinden İnsanlar, Mekanlar, Anılar. İstanbul: İş Bankası Yayınları, 16-18.

  • ‘Tecrit Her Canlı İçin İşkencedir’, Mimarlıkta Dayanışmacı Taban Hareketi, e- skop.

    https://www.e-skop.com/skopbulten/tecrit-her-canli-icin-iskencedir/5766

    İzleme:

• Blackfish (Yön. Gabriela Cowperthwaite, 2013)


10. 06 Aralık: Hayvan Deneyleri

  • Aslıhan Niksarlı (2021). ‘Primatlar, Salgınlar ve Aşı Çalışmaları Döngüsünde Ölüm Hiyerarşisi’, İnsan, Hayvan ve Ötesi: Türkiye’de Hayvan ÇalışmalarıK.Özdoğan, M.F.Tatari, A.Bilgin (der.), İstanbul: Kolektif Kitap,167-182.

  • Güray Tezcan (2021). ‘Hayvan Deneylerinin Koronovirüs Pandemisiyle İmtihanı’, İnsan, Hayvan ve Ötesi: Türkiye’de Hayvan ÇalışmalarıK.Özdoğan, M.F.Tatari, A.Bilgin (der.), İstanbul: Kolektif Kitap, 183-204.

    İnceleme:

• Yağmur Özgür Güven (2022). ‘Bilimde Hayvan Tarihi’, Hayvan Hakları Tarihi ve Türkiye, İstanbul: İBB, 98-125.

İzleme:

• Ralph’i Kurtarın [Save Ralph] (Yön: Spencer Susser, 2021) https://www.youtube.com/watch?v=h0LpC-Am9ak


11. 13 Aralık: Belgesellerle Hayvan Sömürüsüne Bakmak

  • Gary L. Francione ([2000] 2022). ‘Ahlaki Şizofrenimizin Tedavisi: Eşit Gözetilme İlkesi’, Hayvan Haklarına Giriş: Çocuğunuz mu Köpeğiniz mi?İstanbul: İletişim, 177-206.

  • Tom Regan (2005). ‘Hayvan Hakları İçin Temel Argümanlar’, Birikim.https://birikimdergisi.com/dergiler/birikim/1/sayi-195-temmuz- 2005/2379/hayvan-haklari-icin-temel-argumanlar/5910

    İzleme:

  • Anima (Yön. Yusuf Emre Yalçın, 2021)

  • Ghosts in Our Machine (Yön. Liz Marshall, 2013)

    İnceleme:

    • Peter Singer (2013). ‘Hayvanlar Acıyı Hisseder mi?’, Hayvan Hakları ve Veganizm, İstanbul: Kült, 89-93.


    12. 20 AralıkEndüstriyel Hayvancılık, Hayvan Yemek ve Veganlık

  • David Degrazia (2006). ‘Et Yeme’, Hayvan Hakları, Ankara: Dost, 105-122.

  • Derek Ryan (2019). ‘Hayvanları Yemek’, Hayvan Kuramı Eleştirel Bir Giriş,

    İstanbul: İletişim, 205-227.

  • Valery Giroux & Renan Larue (2021). ‘Karnizm: Kırılgan Bir Hegemonya’ ve

    ‘Veganların Felsefesi’, Veganizm, İstanbul: İletişim, 13-35; 37-57.

    İnceleme:

  • Jonathan Safran Foer (2012). ‘Öyküler Anlatmak’, Hayvan Yemek, İstanbul: Siren, 7-24.

  • Mine Yıldırım & Onur Akgül (2021). ‘Pandeminin Karanlık Tarafı: İnsan, Yaban, Yeryüzü’, Polen Ekoloji. https://polenekoloji.org/pandeminin-karanlik- tarafi-insan-yaban-yeryuzu/

    İzleme:

• Le sang des betes (Yön. Georges Franju, 1949).


13. 27 Aralık: Kentte Hayvanlarla Birlikte-Yaşam, Konuk: Mine Yıldırım

  • Mine Yıldırım (2019). ‘Hayvan Tecritinin Dışı ve Ötesi: İstanbul’da Sürgün, Yıkım ve Şiddet Coğrafyaları’, Beyond İstanbul, 4, 87-99.

  • S. Ozan Zeybek (2020). ‘Sokağa Düşenler, Aileye Katılanlar: Köpek Merkezli Bir Şehir Analizi’, Türkiye’nin Yakın Tarihinde Hayvanlar: Sosyal Bilimleri İnsan Olmayanlara Açmak, İstanbul: Nota Bene, 93-107.

    İnceleme:

  • Mine Yıldırım, Cihan Uzunçarşılı Baysal (2019). ‘Ekolojik Yıkım ve Kentleşme Kıskacında Görülmeyenler: Hayvanlar’, Sivil Sayfalar.

  • Mine Yıldırım (2023). ‘Tanıklık, Sorumluluk ve İhtimam Politikası Olarak Afetlerde Hayvan Kurtarma’, Sanat Dünyamız, 195, 22-26.

  • Ekrem Işın (2016). ‘Dört Ayaklı Belediye: İstanbul’un Sokak Köpekleri’, Dört Ayaklı Belediye: İstanbul’un Sokak Köpekleri. İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, 8-21.page4image60380240

İzleme:

• Kedi (Yön. Ceyda Torun, 2016).


14. 03 Ocak: Yoldaş Türler, Merak, İhtimam ve Etik Yükümlülükler

  • Dona Haraway (2009). ‘Siborglardan Yoldaş Türlere: Teknobilimde Akrabalığı Yeniden Şekillendirmek, Başka Yer, İstanbul: Metis, 223-256.

  • Oğuz Karayemiş (2023). ‘Teşekkürler Proteo, Teşekkürler Yoldaş’, terrabayt12 Şubat. https://terrabayt.com/yasam/tesekkurler-proteo-tesekkurler-yoldas/

  • Ezgi Burgan (2022). ‘Yakari ile Akraba: Spiritüel İletişimden Çoktürlü Bir Dostluğa’, Teorik Bakış: Dünyayı Paylaşanlar, 15, 263-282.

    İnceleme:

• Sarah Franklin (2022). ‘Manifestoyla Kalmak: Donna Haraway’le Röportaj’, Teorik Bakış: Dünyayı Paylaşanlar, 15, 127-146.

İzleme:

• ‘Dayanışma seçenek değil, yükümlülük: Donna Haraway’le Yeniden Dünyevileşme Çağı Üzerine Video söyleşi’ (2020). 1+1 expresshttps://birartibir.org/dayanisma-secenek-degil-yukumluluk/


29 Ocak 2023

BOĞA FERDİNAND

BOĞA FERDİNAND


Boğa Ferdinand ; adını evinden uzaklaştırılan, dövüştürülmeye zorlanan boğadan alıyor,

Çocuk kitabı olarak yayına giren Ferdinand , verdiği toplumsal mesajlar ile önemli yer tutmuş,

çizgi filme de dönüştürülmüştür.

Türkiye'deki Ferdinand ise Rizede ‘’kurban bayramı’’nda canını kurtarmayı seçerek  ,

bulunduğu hayvan pazarından kaçmış , denize atlayarak Trabzona kadar kilometrelerce yüzmüş ,

bitkin düşünce ekipler tarafından karaya çıkarılmıştır. 

Daha sonra  güncel sahiplerinden satın alınarak İzmirdeki kurtarılmış hayvan barınağına yerleştirilmiş ,

hayatına barınakta aile kurarak devam eden boğanın durumunun ise iyi olduğu söyleniyor. 

Ferdinand  kaçmadan önce, 

her sene hayvan yaşamlarının insanlara yarar sağlaması için sona erdirilmesinin bayram haline getirildiği

kurban bayramı ile  kayıp gönderge haline gelecek boğalardan yalnızca biriydi.

 Kayıp gönderge kavramı Carol Adams tarafından bize yok edilme,

sofrada bedenlerinin sunulması ve mecaz şeklinde taşınır. Bu anlatım aklıma  bir soru getiriyor

Hayvan kayıp gönderge haline gelmeden önce hayatta mıydı peki ?

Bu sorunun hayvanın insan hayatında kapladığı yerle ilgili olduğunu düşünüyorum .

Hayatta kalması en iyi ihtimal ile et ve süt danasına dönüşmek zorunda olduğunu yalnızca bir örnek 

 Boğa Ferdinand üzerinden düşünüldüğünde ise  satılmak için yaşatılan boğanın

bu sefer  yaşamının son bulması için pazara çıkarılması , beğenilere sunulması , 

açık arttırmayı andıran teklifler verilmesi ,

Judith Butler’ın kimin yaşamı yaşamaya değer sorusunu düşünmemize de sebep oluyor. 

İnsan merkezci yapı hayvanı bize araç olarak sunuyor ,

bu araç kimi zaman etinden kimi zaman sütünden yararlanılan sömürü sistemi haline geliyor .

 Ezgi Burgan sömürü sistemini , normatif iktidarı kimliksizleştirme üzerinden  kurar.

Yukarıda değindiğimiz  veyahut Ferdinand’ın adını aldığı kitaba , çizgi filme de bakacak olursak

dövüş aracı olarak kullanılmaya çalışılmasını görebilmekteyiz

 Ferdinand gibi kendi kaderini belirleyecek kadar şanslı olanlar kaçabiliyor ,

devamında ise  hayatlarını kurtarmak için yapılan  bir açık artırma ile kurtarılıyorlar

fakat her yaşam bu kadar şans faktörünü içermiyor. 

Bu nedenle Derridanın da değindiği gibi hayvanlar ile bağ kurarak 

ilişki geliştirmeli bir araca dönüştürmeden hayata almanın yollarını aramalıyız

Kaynakça

  • Jacques Derrida (2015). Hayvanlara Karşı Suç, e-skop.

https://www.e-skop.com/skopbulten/pasajlar-hayvanlara-karsi-suc/2623

  • Ezgi Burgan     (2017). Çoklu Türler Etnografisi: Yüz Yüze Bir Araştırma İmkânı 

Üzerine Düşünceler , Moment Dergi, 4(1): 115-134 

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/451165

20 Ocak 2023

DİTA’NIN ARALADIĞI KAPI

 
        Ebeveynlerimin ben doğmadan önce bir kuşu olsa da ben büyürken ‘’hayvan sevgisini’’ kendi kendime öğrendim. Çocukluk yıllarımda hep bir ısrar içindeydim, evimizde kedi veya köpek olması için. İstanbul’a üniversite eğitimi için gelmem belki de olayların bir daha geri dönüşünün pek de mümkün olmadığını düşündüğüm bir şekilde değişmeye başladığı zamanlardı. Yeni bir şehir; yeni olanaklar ve yeni karşılaşmalar sağlıyor olsa da dışarıdan eve geldiğimde bir anda içinde bulunduğum sessizlik beni huzursuz ediyordu. Yaşam alanımı, zamanımı ve belki de duygularımı paylaşabileceğim birini arıyordum. Sonra hayatıma Dita girdi. Üç aylıkken bana geldiğinde gözlerinden yaramazlık yapmak için heyecanlı bekleyişini görebildiğiniz bir bebek.
      Dita ile beraber yaşamak, birbirimizin gözlerine bakmak benim anlam dünyamda çok kapılar araladı. Beraber yaşamaya başladıktan çok kısa bir süre sonra et tüketimine bir son verip bu tutumumu 6 yıl sürdürdükten sonra veganlığa adım attım. Bu süre içerisinde Dita ile paylaştığımız hayattan öğrendiklerim ve hissettiklerim; hayatımda bazı kararlar almamı bazı yeni rutinler oluşturmamı sağladı. Seçtiğim bu kararların, rutinlerin ve yöntemlerin daha az yıkıcı bir yöntem olduğunu iddia edemesem de en azından daha yapıcı bir yönü olduğunu biliyorum. Çünkü ailem ilk zamanlarda bir hayvanla beraber yaşamaya pek sıcak bakmasalar da artık onlar da Dita’yı çok seviyor, çok özlüyor, sürekli onu soruyor ve şahit olduğum kadarıyla arkadaşlarına da onun nasıl bir kedi olduğunu anlatıyorlar. Dita ile karşılaşmaları sadece Dita’nın dahil olduğu bir duygu bağıyla kalmadı. Sokaktaki hayvanları da dahil edecek şekilde genişledi ve genişlemeye de devam ediyor. Normalde belki çok dikkatlerine gir(e)meyen sokakta hayatını sürdürmek zorunda kalan hayvanları seviyor, onlara mama ve su veriyorlar.
     Belki biraz iyimser bir yerden yaklaşacak olsa da şimdiki sözlerim bu tür karşılaşmalar onları; onların dışında bir dünya olduğunu ve o dünyayı paylaştıkları canlıların da (belki henüz kendileri kadar değerli olduklarını kabul etmeseler de) değerli olduğunu kavrayabildikleri bu eşiği geçmelerini sağladı. Aşılması, geçilmesi gereken eşiklerin çokluğu umutsuzluğu değil yeni karşılaşmalarla yeni adımları çağırmalı gibi hissediyorum.

07 Ocak 2023

Sömürüsüz Bir Dünyanın Mümkünlüğü: Vegan Kasap Limonita

Veganlık pek çok kişi için “marjinal” bir hevesten ibaret gibi zannedilse de bir hevesten çok daha fazlasını barındırıyor. Türlerin yaşam hakkını savunmaktan çeşitli hayvan sömürüsüne karşı çıkmak, dünyanın daha yaşanılabilir, türcülüğün, karnistliğin ve bu durumlarla pek iç içe olan cinsiyetçiliğinde olmadığı bir tahayyül üzerine kurulu. Türkiye’de, sömürüsüz bir dünya ve dolayımında da vegan anlatıya dair belki de, bize farklı noktalara aynı anda kapı aralamış olanı vegan kasap girişimi. Limonita Türkiye’de açılan ilk vegan kasap olma özelliğini taşıyor. Aynı zamanda teslimatlarını bisikletle yaparak karbon ayak izi de bırakmıyor. Hem dünya için hem de Türkiye için küçük gibi görünen büyük bir adım bence. Sadece bu durumla da kalmıyor ve mekân içerisinde hayvan sömürüsünün sadece bir yeme eyleminden ibaret olmadığını gösterebilmek için bu sömürüye dair kitap alımıyla bizleri bilgilendirmeye ve bu sömürüyü gözler önüne sermeye davet ediyor. Ve bence şunu da ekliyor: Evet biz et yiyoruz ama bakın hiçbir hayvan sömürüsüne ve hayvan öldürmeye ortak olmadan yiyebileceğimiz bir etimiz mevcut. O da bitkisel et ve evet hayvan etinin olmadığı bir “kasap” da mümkün. Çünkü “çoğumuz onların iyi muamele görmesini umuyoruz. Ama yine de onları yiyoruz, sömürülmelerine ve inanması güç şekillerde öldürülmelerine ortak oluyoruz. İşte bu duruma ‘et paradoksu’ deniyor” (Giroux&Larue, 2021:14). Vegan Kasap Limonita bizi bu paradoksa düşürmüyor aksine bu paradoksu yıkabilmeye dair bir ortaklık sunuyor. “Et yemek daha ziyade öğrenilmiş bir güdü olarak görülür. Görünürde doğal bir süreçtir, öyle ki hakkında bir seçim dahi yapmamız gerekmez” (Ryan, 2019:221). Limonita, bize hayvan yemek ve yememenin bir seçim olduğunu da gösteriyor ve hayvan yemeye dair kültürel normları sorgulatıyor. Bu girişimin adının vegan “kasap” olması beraberinde bir şeyi daha açığa çıkarıyor o da inkâr mekanizmasına dair bir şey. Vegan Kasap Limonita’dan çevremdekilere bahsederken çoğunlukla “et olmadan kasap mı olur”, “içinde et yok neden kasap denilmiş” gibi söylemler işittim. Cevap olarak vegan kasabın içeriğinden ve amacından bahsettiğimde ise hepimizin günlük yaşantımızda duymaktan geri kalmadığı “insanlar hayvan yemezse ne yiyecek öyle şey mi olur?” savunmasıyla karşılaştım. Bu da Cohen’ın bahsettiği inkâr mekanizmasına götürüyor bizi: “İnkâr, suçluluk duygusunun, kaygının ve etrafı hakikat ile sarılı diğer olumsuz duyguların üstesinden gelmeyi gözeterek bilinçsizce ortaya çıkan savunma mekanizmasıdır” (Cohen, 2001:5 akt. Giroux&Larue, 2021:18). Günümüz teknolojilerini düşündüğümüz bu çağda hayvanlara yapılan türlü zulümlerden haberdar olmamak artık imkânsız gibi duruyor. Ve bu duruma rağmen koca bir çelişki içerisindeyiz. Umarım Vegan Kasap Limonita’nın sunduğu başkaldırı ve tahayyüle bir gün tüm dünya ulaşabilir. 

 

Kaynakça 

Valery Giroux & Renan Larue (2021). ‘Karnizm: Kırılgan Bir Hegemonya’ ve ‘Veganların Felsefesi’, Veganizm, İstanbul: İletişim, 13-35; 37-57. 

Derek Ryan (2019). ‘Hayvanları Yemek’, Hayvan Kuramı Eleştirel Bir Giriş, İstanbul: İletişim, 205-227. 

İSTEYİNCE HER ŞEY MÜMKÜN: VEGAN KASAP LİMONİTA

      Çok iyi hatırlıyorum, bu yaz arkadaşlarımla bir parkta oturmuş piknik yapıyorduk. Ve sohbet esnasında bir anda arkadaşım okuldaki vega...