07 Ocak 2023

Sömürüsüz Bir Dünyanın Mümkünlüğü: Vegan Kasap Limonita

Veganlık pek çok kişi için “marjinal” bir hevesten ibaret gibi zannedilse de bir hevesten çok daha fazlasını barındırıyor. Türlerin yaşam hakkını savunmaktan çeşitli hayvan sömürüsüne karşı çıkmak, dünyanın daha yaşanılabilir, türcülüğün, karnistliğin ve bu durumlarla pek iç içe olan cinsiyetçiliğinde olmadığı bir tahayyül üzerine kurulu. Türkiye’de, sömürüsüz bir dünya ve dolayımında da vegan anlatıya dair belki de, bize farklı noktalara aynı anda kapı aralamış olanı vegan kasap girişimi. Limonita Türkiye’de açılan ilk vegan kasap olma özelliğini taşıyor. Aynı zamanda teslimatlarını bisikletle yaparak karbon ayak izi de bırakmıyor. Hem dünya için hem de Türkiye için küçük gibi görünen büyük bir adım bence. Sadece bu durumla da kalmıyor ve mekân içerisinde hayvan sömürüsünün sadece bir yeme eyleminden ibaret olmadığını gösterebilmek için bu sömürüye dair kitap alımıyla bizleri bilgilendirmeye ve bu sömürüyü gözler önüne sermeye davet ediyor. Ve bence şunu da ekliyor: Evet biz et yiyoruz ama bakın hiçbir hayvan sömürüsüne ve hayvan öldürmeye ortak olmadan yiyebileceğimiz bir etimiz mevcut. O da bitkisel et ve evet hayvan etinin olmadığı bir “kasap” da mümkün. Çünkü “çoğumuz onların iyi muamele görmesini umuyoruz. Ama yine de onları yiyoruz, sömürülmelerine ve inanması güç şekillerde öldürülmelerine ortak oluyoruz. İşte bu duruma ‘et paradoksu’ deniyor” (Giroux&Larue, 2021:14). Vegan Kasap Limonita bizi bu paradoksa düşürmüyor aksine bu paradoksu yıkabilmeye dair bir ortaklık sunuyor. “Et yemek daha ziyade öğrenilmiş bir güdü olarak görülür. Görünürde doğal bir süreçtir, öyle ki hakkında bir seçim dahi yapmamız gerekmez” (Ryan, 2019:221). Limonita, bize hayvan yemek ve yememenin bir seçim olduğunu da gösteriyor ve hayvan yemeye dair kültürel normları sorgulatıyor. Bu girişimin adının vegan “kasap” olması beraberinde bir şeyi daha açığa çıkarıyor o da inkâr mekanizmasına dair bir şey. Vegan Kasap Limonita’dan çevremdekilere bahsederken çoğunlukla “et olmadan kasap mı olur”, “içinde et yok neden kasap denilmiş” gibi söylemler işittim. Cevap olarak vegan kasabın içeriğinden ve amacından bahsettiğimde ise hepimizin günlük yaşantımızda duymaktan geri kalmadığı “insanlar hayvan yemezse ne yiyecek öyle şey mi olur?” savunmasıyla karşılaştım. Bu da Cohen’ın bahsettiği inkâr mekanizmasına götürüyor bizi: “İnkâr, suçluluk duygusunun, kaygının ve etrafı hakikat ile sarılı diğer olumsuz duyguların üstesinden gelmeyi gözeterek bilinçsizce ortaya çıkan savunma mekanizmasıdır” (Cohen, 2001:5 akt. Giroux&Larue, 2021:18). Günümüz teknolojilerini düşündüğümüz bu çağda hayvanlara yapılan türlü zulümlerden haberdar olmamak artık imkânsız gibi duruyor. Ve bu duruma rağmen koca bir çelişki içerisindeyiz. Umarım Vegan Kasap Limonita’nın sunduğu başkaldırı ve tahayyüle bir gün tüm dünya ulaşabilir. 

 

Kaynakça 

Valery Giroux & Renan Larue (2021). ‘Karnizm: Kırılgan Bir Hegemonya’ ve ‘Veganların Felsefesi’, Veganizm, İstanbul: İletişim, 13-35; 37-57. 

Derek Ryan (2019). ‘Hayvanları Yemek’, Hayvan Kuramı Eleştirel Bir Giriş, İstanbul: İletişim, 205-227. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

İSTEYİNCE HER ŞEY MÜMKÜN: VEGAN KASAP LİMONİTA

      Çok iyi hatırlıyorum, bu yaz arkadaşlarımla bir parkta oturmuş piknik yapıyorduk. Ve sohbet esnasında bir anda arkadaşım okuldaki vega...